19 Şubat 2015 Perşembe

Özge'ce birşeyler'i  artık kendi web adresimden www.ozgeselcukbozkurt.com adresinden takip edebilirsiniz.

Ayrıca:
 Özge SELÇUK BOZKURT ve Çocuğumla Evdeyim paylaşımlarımı facebook ve instagram 'da da bulabilirsiniz; işte linkler:

Facebook çocuğumla evdeyim sayfa linki

- İnstagram çocuğumla evdeyim linki;
Www.instagram.com/cocugumlaevdeyim 

E-mail için:
Mail@ozgeselcukbozkurt.com 'dan ulaşabilirsiniz. 

26 Temmuz 2013 Cuma


Gıdıklayarak Sevmek Olur mu? 

"Çocuklar bizim birer aynamızdır" sözünü açıklayan bir durumla mücadele halindeyim! Şöyle ki, oğlum artık benim onu sevdiğim gibi beni seviyor! Bu ilk etapta güzel gibi görünen bir cümle olabilir ancak kamerayı bana çevirelim ve onu nasıl sevdiğimi hayal edelim: 

Oğlumu yatağa yatırmış iki ayağını tutmuş ve o minnacık topuklarını ısırmakla öpmek arasında ağzıma götürmüş durumdayım ; oğlum kıkır kıkır gülmekte... 
Sonra alt çenem ,dişlerimi sıkararak onu mıncırdığım için öne doğru çıkmış vaziyette göbeğine ağzımı yapıştırıp hava üflüyorum puarrrffff...o kıkır gülmekte... 
Ters çevirip sırtında parmaklarımı asker yürüyüşü yaptırıp onu gıdıklamaktayım... O hala kıkırkıkır... 
Aaa yukarı bak kuş var diyorum o bakıyor ve boynuna öpücükler konduruyorum... Kıkırkıkır... 
Aslında onu severken onu rahatsız ediyorum. O gülüyor, oyun sanıyor. Aslında onu gıdıklayarak savunmasız bırakıyorum; kendini teslim etmiş bir halde birkaç kıvranmadan sonra yorgun düşmüş gibi bir sonraki atağımı bekliyor... Bütün bunları yaparken , gülüyor o, ama mütemadiyen... 
Mutluluktan mı gülüyor? Onunla zaman geçirdiğim için, gıdıklanmanın etkisinden mi anlatamıyor ki, bilemiyorum... Bu kadar mıncıklanmaya sıkılır insan , ergen olduğunda yapayım aynı şeyleri bakalım isteyecek mi??;))
.....
Sözün özü; oğlum yaptığım bütün bu hareketleri artık benim üzerimde deniyor... Gıdıklayarak sevmemin bir yansımasını; o gücünü ayarlayamadan üzerimizde deniyor!! 

-Şöyle ki artık ayaklarımıza alt çenesi önde vaziyette yaklaşıp ağzını dayayayıp "puarrrfff" yapıyor, öpüyor... 
-Yukarı gösteriyor ben bakınca boynuma saldırıyor ve tabii ki gücünün ölçüsü olmuyor, canımı acıtıyor... 
-Sırtımda asker adımları ile minik parmaklarını gezdirmeye çalışıyor, bu kez de tırnaklarınile sıkmaya başlıyor( alt çene önde) 

Bu davranışınlarını başkasında da denemeden söndürmeli/ engellemeliyim, yaşı gereği artık sosyal ortamlara girecek; ya aynı davranışları başka çocuklara yaparsa??... Endişem daha da büyüyor... Oysa amacım ne kadar masumaneydi, "masumca" onu seviyordum... Sadece sevgi... Ama dozajı ve şekli ve ilerde nelere sebep olabileceği düşünülmeden verilmişti... Sevgi dolu; sevgiyle yoğurulmuş bir çocuk yetiştireyim derken, onun başka evlerin sevgi dolu yavrularına zarar vermesi... Üstelik "masumca" bir sevgi gösterisiyle! Düşünmek bile üzücü...
"Kelebek etkisi" misali benim onu sevme şeklimin, ileride bir fırtınaya sebep olmaması adına davranışlarıma daha bir dikkat eder olduğum an işte bu andır !;)


@https://www.facebook.com/CocugumlaEvdeyim?ref=h
l

29 Ağustos 2012 Çarşamba

ARCA İLE KAHVALTI

Oğlum artık 8 aylık oldu... Artık bir "yetişkin" gibi onunla ilk başbaşa kahvaltımızı yaptık. 7.aydan itibaren ilk önce onu doyurup, sonra kendim yerken, bu "birlikte" kahvaltıya geçişin ilk denemesi başarı ile gerçekleşti!;) bugünkü kahvaltı menümüz şöyleydi:
Tuzu alınmış keçi peyniri,
Tam yumurta sarısı,
Bir tam ceviz (rendelenmiş),
Bir tam hurma (rendelenmiş),
İki zeytinin püresi,
Tereyağ,
Buğday ekmeği(1/4).
Tereyağını bir lokmalık ekmeğine sürerek verdim. Tuzu alınmış keçi peynirini, ceviz rendesine bulayıp küçük toplar yaptım. Aynı işlemi yumurta sarısına da uyguladım(tek başına yumurta sarısı damağına yapışıyor, pek sevmiyordu bu şekilde gayet güzel yedi)
Hazırladığım minik topları alıp kendisinin yemesine fırsat vereyim dedim, henüz avuç içi kavrama (palmar kavrama) düzeyinde olduğu için ağzına sokana kadar darmadağın oldu;)) baş ve işaret parmağı ile kavramayı ( kıskaç kavrama) öğreninceye kadar kendi kendine küçük lokmaları yemesine ara verdim!
Kahvaltısının üzerine de kahve niyetine taze sağılmış anne sütü... ;)
Şimdi?? Temizlik zamanı...(el yüz ve mama sandalyesi temizliği...) ;))

1 Ocak 2010 Cuma

ÇOCUKTA ÖZGÜVEN GELİŞİMİ

“Özgüven”, insanın kendisiyle barışık olması, kendini olduğu gibi kabul etmesi; yani olumlu benlik algısıdır. Her insanın, bir gerçek egosu vardır; bir de olmayı istediği, arzu edilen egosu vardır. Bu iki egoyu da bilen ve bunları birbirinden ayırabilen bir kişinin, benlik saygısı olduğunu söyleyebiliriz… İşte” iç özgüven” diye tabir ettiğimiz; kendimizden memnun olmamız, kendimizle barışık olmamıza, dair inancımız ve hissettiklerimizdir. “Dış özgüven” ise dışarıya kendimizden emin olduğumuz şeklinde verdiğimiz görüntü ve davranışlardır.


"Bazı insanlar arzu ettikleri egoyu gerçek ego zannederler. Kendilerini olduklarından farklı görür ve göstermeye çalışırlar. Bu insanlarda gerçek benlik saygısı yoktur. Kimileri de bunun aksine kendilerini olduklarından daha değersiz, daha aşağıda algılarlar. Neticede bu iki durum da kendini olduğu gibi kabullenmemedir."

Bir insanın olumlu ve de olumsuz yönleriyle yüzleşebilmesi; özgüven sahibi olduğu, benlik saygısının yerinde olduğu anlamına gelir. Özgüvenden kastettiğimiz, insanın kendini yeterli görmesi değildir, insanın yeterli olduğu alanlar gibi yetersiz olduğu alanlar da vardır elbette. Yetersiz olduğu alanları da görüp bunlarla yüzleşmeye hazır olan insan kendisini geliştirebilen, kendine karşı dürüst ve gerçekçi olabilen insandır.

ÖZGÜVEN DOĞUŞTAN MI GELİR YOKSA SONRADAN MI KAZANILIR?

İnsanın kişiliğinin % 30-40’ı genlerden gelen özelliklerin etkisiyle biçimlenir, % 60-70’i ise öğrenme ile kazanılır. Bazı kişiler genetik yapılarının da etkisiyle içe kapanıktır, bazılarıysa dışa dönüktür. İçe dönük bir kişiyi alıp da aktif, dışa dönük bir kişi haline getirmeye çalışmak insanın genetik doğasına uymadığı için sonuçsuz kalacağı gibi kişide yaralanmaya da neden olur. Dışa dönük kişiden de ağırbaşlı bir insan olmasını beklemek onun kendine güvenini azaltır. Anne babanın çocuğun genetik özelliklerine saygı duyması gerekir. Çocuğu mutlaka tuttuğunu koparacak bir insan olmaya zorlamak doğru değildir.

Ailelerin özgüven konusunda verdiği eğitimde kültürel bir etkiden de bahsetmek gerekir. Bir araştırmada Doğulu ve Batılı öğrencilerin anne ve babalarının bir arada bulunduğu bir topluluğa şu soru sorulmuştur: “Çocuğunuzun girişimci ve özgüven sahibi mi olmasını mı istersiniz, yoksa itaatkâr ve sadık olmasını mı?” Batı kültüründe yetişenler bu soruya, çocuklarının girişimci ve özgüven sahibi olmasını istedikleri yönünde cevap vermişlerdir. Doğu kültürüne sahip olanlarsa itaatkâr ve sadık çocukları tercih ettiklerini belirtmişlerdir. Bu araştırma bize kültürel kodlarımızla ilgili şöyle bir bilgi vermektedir:

İnsanlar neye önem veriyorlarsa çocuklarını farkında olmadan oraya yönlendiriyorlar!!!

İÇ ÖZGÜVENİ GELİŞMİŞ OLAN ÇOCUK;

Kendini tanır;Kendini tanıyan çocuklar güçlü ve zayıf yönlerinin farkındadırlar. Hiçbir zaman kalabalığın içinde kaybolmazlar. Kendi değerlerini bilirler. Başkalarının görüşlerine açıktırlar ve eleştirildiklerinde hemen savunmaya geçmezler. Eksik yönlerini geliştirme ve değiştirme özellikleri vardır.

Kendini sever; Kendini seven çocuklar hem duygusal hem fiziksel gereksinimlerine değer verirler. Kendi ihtiyaçlarını başkalarınınkilerle eşit olarak değerlendirirler. İhtiyaçlarının karşılanmasını hakları olarak görürler. Övgü almayı ve ödüllendirilmeyi talep ederler. Başkalarının kendileri ile ilgilenmesinden ve kendileri için bir şeyler yapmasından çok hoşlanırlar.

Kendine açık hedefler koyar Kendilerine başarabilecekleri hedefler belirlerler ve başarmak içinde başkalarına bağımlı olmazlar. Yeterince motive oldukları için hedefleri gerçekleştirmede daha istekli ve enerjiktirler. Tutarlı davranırlar çünkü hedef belirlerken en ayrıntılı noktaları önceden tahmin edebilirler. Özeleştiriyi öğrenmişlerdir. Kolay karar verebilirler.

Kendini iyi ifade edebilir: Kendini iyi ifade eden çocuklar, dolaysız yoldan ve açıkça gereksinimlerini söylerler. Kendilerinin ve başkalarının haklarını korurlar. Övgüyü kabul ederler, başkasını övebilirler. Gerektiğinde etkin bir şekilde şikayet ve mücadele ederler.
Duygularını Kontrol Edebılir: Duyguları ile başa çıkabilen çocuklar duygularının esiri olmazlar. Korkuları ve endişeleri ile başa çıkabildikleri için riskleri göze alabilirler. Mutsuzluklarının kendilerini sürekli engellemesine izin vermedikleri için sıkıntılı dönemlerini kısa sürede atlatabilirler. Anlaşmazlık olduğunda kendilerini iyi savunurlar. İlişkilerinde neşe, sevgi ve mutluluk ararlar.

Kimseye körü körüne kapılmazlar.
Pozitif düşünür; İnsanlar hakkındaki düşünceleri genellikle olumludur. Her sorunun bir çözümü olacağına inanırlar. Yaşamlarındaki değişikliklere çabuk uyum sağlarlar. Değişikliklerin insani ilerletip geliştireceğine inanırlar.

DIŞ ÖZGÜVENİ GELİŞMİŞ OLAN ÇOCUK;

İletişim İletişim konusunda iyi beceriler kazanmış olan bir çocuk şu konularda başarılı olur:
·Başkalarını anlayışla, sakin bir şekilde ve dikkatle dinler.
·Her yaştan, her insanla konuşacak bir şeyler bulur.
·Yüzeysel konulardan, daha derin sohbetlere ne zaman ve nasıl geçeceğini bilir.
·Sözlü olmayan iletişimde (göz kontağı,mimikler,beden dili) başarılıdır..
·Sözsüz ve sözlü ifadede bütünlük sağlayabilir
·Başkalarının beden dilini anlayıp, bundan yararlanabilir.
·Utanıp sıkılmadan topluluk önünde konuşabilmek.
Kendini iyi ifade edebilme Kendini iyi ifade edebilen bir çocuk hayattan ve ilişkilerinden beklentilerini elde edebilmek için saldırgan veya pasif taktikler uygulamaz. Çünkü şu özelliklere sahiptir:
.Doğrudan ve açıklıkla gereksinimlerini ifade edebilir.
·Kendisinin ve başkalarının hakkını koruyabilir.
·Gerektiğinde, yeteri kadar ödün verebilir ve karşısındakinden de ödün vermesini bekler. (Anlamsız gurur-kibir-kapris gibi olumsuz duygular yaşamaz ).
·Övüldüğü zaman bunu utanmadan kabullenir; o da başkalarını kıskanmadan, içten bir şekilde över.
·Yapıcı eleştirileri kabul eder ve başkalarını üzmeden-ezmeden objektif olarak eleştirebilir.
·Gerektiğinde etkin bir şekilde şikayetçi olup, mücadelcidir
Duygularını kontrol edebilme Duygularını yönetilmek başlı başına bir yetenektir ve çok zordur. Duygularını yönetmeyi başarabilen bir çocuğun özellikleri şunlardır:
·Beklenmedik davranışlarda bulunmayacağından emin olduğu için kendine güvenir.
·Korkuları ve endişeleri ile başa çıkabildiği için (hayati bir tehlike olmadığı sürece) riskleri göze alabilir.
·Sıkıntılı dönemini zorlanmadan, kısa sürede atlatabilir; çünkü mutsuzluğunun kendini sürekli engellemesine izin vermez.
·Anlaşmazlık söz konusu olduğunda, kendisini gayet iyi savunur; çünkü enerjisini yapıcı bir biçimde kullanmayı bilir.
·Aşırıya kaçmayacağını bildiği için dinlenme ihtiyacı duyduğunda, bunu hemen gerçekleştirir.
·Kıskançlık, öfke gibi doğal olan olumsuz duygular yaşadığında suçluluğa kapılmaz; kendine zarar vermeyecek şekilde duygularını kontrol etmenin yollarını arar.
·Kendisini ve duygularını çok iyi kontrol edebildiği için ilişkilerinde neşe, sevgi ve mutluluk arar ama kimseye de körü körüne bağlanmaz.

Kendini ortaya koyabilme Kendini ortaya koyabilen bir çocuğun özellikleri:
·Farklı bir birey olduğunun göstergesi olarak giyim tarzını ve renk seçimini belirlemek.
·Kendi tarzının dışına çıkmamakla birlikte; farklı durumlar -ortamlar ya da amaçlar için uygun giysiler seçip giyer.
·İlk izlenimin önemini bildiği için bundan iyi bir şekilde yararlanır.

ÖZGÜVENİ GELİŞMİŞ OLAN ÇOCUKLAR YETİŞTİRMEK İÇİN...

KOŞULSUZ SEVGİ: Benlik saygılarının etkin ve sürekli olabilmesi için, başkalarının gözünde kim oldukları değil; kendileri oldukları için kendilerine değer verildiğini hissetmeleri gerekir.

İLİŞKİLER:iç ya da dış özgüvenin gelişebilmesi için, çocukların kendi evlerindeki çok yakın ilişkilerinden, bakkalla, kasapla, bisiklet tamircisiyle olan ilişkilerine kadar çok geniş bir yelpazede farklı deneyimler yaşamaları gerekir. Bunlar sayesinde, iç özgüvenleri için şart olan farkındalık ve kendilerini tanıma özelliklerini geliştireceklerdir.

GÜVEN: Özgüvenin en büyük düşmanı belki de, korku ve endişedir. Temel gereksinimlerinin karşılanmayacağından endişe duyan veya duygusal ya da fiziksel dünyalarının her an yıkılabileceğinden korkan çocukların, kendileri, başkaları ve tüm dünya hakkında olumlu bir görüş geliştirmesi zordur. Çocuklar, ancak kendilerini güvende hissettikleri zaman riskleri göze alabilecek ve sorunlar karşısında güçlü olmak gibi bir potansiyel (dolayısıyla da özgüven) geliştirecektir.

DESTEK: Özgüvenlerinin ve becerilerinin gelişmesi için, başarılı ya da başarısız olduklarına dair, onlara dürüst ve yapıcı biçimde bilgi verilmelidir. Böylelikle hedeflerini belirlerken gerçekçi olacaklardır. Çocuklara destek olmak aynı zamanda travma, üzüntü ve düş kırıklıklarının neden olacağı özgüveni sarsıcı durumlarda, çocuklara yardımcı olacak en önemli unsurdur.

MODEL OLMA: Çocuklar doğdukları andan itibaren etrafındaki yetişkinleri gözlemler, konuşma şeklini ve davranışlarını benimser. Bu konuda kendimizi sorgulamamız gerekiyor... Biz yeteri kadar özgüvenli miyiz; Bunu davranışlarımızla ve görüntümüzle nasıl göstermekteyiz...

SAĞLIK:,Sağlıklı beslenmeyen çocukların öğrenmelerinde düşüş olduğunu, bunun da potansiyellerini tam olarak kullanmalarını engellediğini, ayrıca sağlıklı oldukları zaman büyüme hızlarının arttığını biliyoruz. Üstelik toplumumuzda, dış görünüşü iyi olan çocukların övgü aldığı ve dikkat çektiği de bilinen bir gerçek.

ÖDÜLLER:Özgüveni geliştirme sürecinin heyecan verici ve ödüllendirici olacağı düşünülse de, durum bazen çok farklı olabilir. Çok hırslı insanlar için bile, ödüllendirilme sadece istenen bir durum değil, aynı zamanda gerekliliktir. Elbette, çocukları da bu kuralın dışında tutamayız. Çabalarının karşılığını (sadece maddi değil) alabilen çocukların morallerinin, alamayanlara göre çok daha yüksek olması normaldir.

KAYNAKLAR:. Belki size ters gelebilir ama, kitap, oyuncak, müzik aleti, spor tesisleri, özel ders ve seyahat gibi olanakları olan çocuklar, bu olanakları daha kısıtlı olan çocuklara kıyasla, daha avantajlı bir konumdadır. Elbette bu tür kaynaklar ne iç, ne de dış özgüvenin gelişmesinde zorunlu değildir, ancak (yerinde kullanılırsa) bu tür olanaklar, çocukların güçlü yönlerini kullanmasını ve zayıf yönlerini de geliştirmesini sağlamakta ve potansiyel gelişimlerini olumlu yönde etkilemektedir.

BİZE DÜŞEN GÖREVLER...

Özgüven gelişimi çocuktan çocuğa değişen karmaşık bir süreçtir. Bu sebeple özgüveni geliştirmek için çocuğu iyi tanımak önemlidir. Özgüven sürekli geliştirilebilen bir olgudur. Siz anne-babalar olarak çocuklarınızın özgüveninin gelişmesinde etkili olabileceğiniz düşüncesi ile aşağıdaki önerileri sizlere sunuyoruz;
* Çocuğa olan saygının sık sık ifade edilmesi.

* Çocuğun aileye olan olumlu katkılarının onunla paylaşılması.

* Kendisine dikkat etme ve geliştirme konusuna önem verilmesi.

* Güçlü oldukları konularda büyüklerine yardımcı olmalarına izin verilmesi.

* Yaptığı işe karışmayarak duyulan güvenin belli edilmeli;ona olumlu tepkiler verilmesi.

* Onunla zaman geçirerek önemli olduğunun kanıtlanması.

* Onların düşünce ve inançlarının eleştirilmeden dinlenmesi.

* Potansiyellerini sınamaları için riske atılmalarının teşvik edilmesi.
* Çocuğa yönelik eleştirilerin dolaysız, açık ve dürüst olması.

* Kendisini tanıması için sosyal etkinliklere (Resim, tiyatro, spor.... vb.) yönlendirilmesi.

* Karşılaştırma yapmaktan kaçınılması.

* Çocuğun sınırlarını göz önünde bulundurarak çok zor hedefler belirlememesine yardımcı olunması.

* Hedeflerine ulaşmada geçtikleri her aşama için teşvik edilmesi. Onların hedeflerine saygı gösterilmesi.

* Olumsuz düşüncelerini bırakarak kendileri adına olumlu şeyler söylemeleri için cesaretlendirilmesi.
* Düşüncelerindeki abartılı ifadelerin daha doğru ifadelere yöneltilmesine yardımcı olunması

* Sık sık konuşma fırsatı verilmesi ve düzenli aralıklarla çeşitli konularda sohbetler edilmesi.

* Kültür farklılıkları,farklı insanlar ve durumlar hakkında tartışmalar yapılması.

* Beden dilinin önemi üzerinde durulması.
* Ev içinde ve dışında başarabileceği sorumluluklar verilmesi.

* Değişik yaş gruplarındaki insanların bulunduğu ortamlara girmesine fırsat yaratılması.

* Pozitif düşüncelerin paylaşılarak olumlu düşünme yeteneğinin geliştirilmesi.

KAYNAKLAR:

  1. Prof. Dr. Nevzat TARHAN:"Makul Çözüm" Timaş Yayınları,2004.
  2. HUMPHREYS,Tony;Çocuk Gelişimnde Başarının Anahtarı 'Özgüven' Epsilon Yayınları 2004.
  3. INDERFIELD, Gael"Kendine Güvenen Çocuklar Yetiştirme" Hyb Yayıncılık,2004


YAYGIN ANA BABA TUTUMLARI


Çocukların kişilik gelişiminde mizacın etkisinden söz ederken; anne-babanın mizacının da çocuğun kişilik gelişiminde büyük bir yer tuttuğunu unutmamak gerekir. Çocuğun sosyal becerileri ve arkadaşlık ilişkileri, ebeveynin sosyal becerilerinden iletişim becerilerinden kısaca anne baba rolünde benimsedikleri yaşam tarzından büyük oranda etkilenmektedir. Ebeveyn, ana-babalık rolünün gerektirdiği davranışları genellikle kendi çocukluğunda yaşadıklarından ve kendi anne ve babasından gördüğü davranışlardan kazanır. Peki siz hangi aile tutumu içinde büyüdünüz? Çocuğunuzu yetiştirirken hangi aile tutumunu uygulamaktasınız?

MÜKEMMELİYETÇİ, ANA-BABA TUTUMLARI

Anne baba çocuktan en iyisini bekler, kendi gerçekleştiremediği yaşantıları çocuklarının gerçekleştirmesini ister. Çocuklarını oldukları gibi kabul etmezler, kural ve kalıpları vardır. Çocuklarda bu kurallara uymak zorundadır. Çocuklarından aşırı titizlik ve temizlik bekler. Askeri sistem aile ilişkilerine hakimdir. Çocuklarının dört dörtlük olmasını beklerler. Bu tür ana babalar, çocuklarını olduğu gibi kabullenmez, onun mükemmel ölçülere göre davranmasını isterler.

ÇOCUĞUN KİŞİLİK GELİŞİMİNE ETKİLERİ

Bu tür ailelerde yetişen çocuklar, Hayatta doyumsuz ve mutsuz olurlar. Çocuk daima bir çatışma içindedir. Kendi doğal içgüdüleri ve ağır kurallar arasında sıkışıp kalmıştır. Çocuk her işte en iyisi ve en üstünü olmak ister. Fakat her işte istediği seviyeyi yakalamayınca hayal kırıklığına uğrar. Aşağılık duygusu çocukta gelişir. Anne baba doyumsuz olduğu ve hep daha hep dediği için çocukta da doyumsuz yerleşir. Çocuk nerede durması gerektiğini bilemez.

ŞİDDETLİ RET EDİCİ ANNE-BABA TUTUMLARI

Reddetme, bir anlamda, çocuğun bedensel ve ruhsal gereksinimlerini karşılamayı aksatacak kadar çocuğa karşı düşmanca duygular beslenilmesidir.

Şiddetli ret edici ailelerde çocuğa sevgi, şefkat ve sıcaklık verilmez.

Bu tür anne baba davranışlarının çok farklı sebepleri vardır. Çocuk evlilik dışı ilişkinin sonucu olabilir. İstenmeyen, zamansız ve hazırlıksız doğan bir bebek olabilir. Çocukta bedensel ve ruhsal açıdan bir engel veya özür olabilir. Anne ya da baba hayal kırıklığı yaşıyor ve suçluluk hissediyor, suçu da direk çocuğa yüklüyor olabilir.Anne yada baba çocuğa aşırı düşkünlük gösterip eşini ihmal ediyor olabilir. İhmal edildiğini düşünen eş çocuğu kendisine rakip görebilir.

ÇOCUĞUN KİŞİLİK GELİŞİMİNE ETKİLERİ

Şiddetli ret edici aile ortamında yetişen çocuklar, yardım ve merhamet duygusundan uzaktır. Duygusal kırgınlıklar yaşayan, agresif ve saldırgan yapıdadırlar. Hayvanlara, kendinden küçük ve güçsüzlere karşı düşmanca duygular beslerler. Anne ve baba tarafından şiddete maruz kalmamak için, onlara karşı uysal, edilgen ve erdemli olurlar. Anne babaya karşı içten içe düşmanca duygular beslerler. Korkak ve pasif karakter yapısına sahiptirler. İnatçılık, hırçınlık, uyumsuzluk, çete başı olma, yasa dışı eylemlerde bulunmaya yatkınlık, intihar eğilimli olup psikolojik rahatsızlıklara yakınmaya yatkın, kendine güvensiz ve dengesiz bir kişili sergilerler. Bastırılmış duygularından ve kendini ifade edememekten dolayı kendilerine zarar verme eğilimindedirler.

KAYITSIZ VE PASİF ANNE-BABA TUTUMLARI

Bu gruba giren anne-babalar hoşgörü ile boş vermeyi birbirine karıştırmaktadırlar.

Bu tür anne ve baba davranışlarının çok farklı sebepleri vardır. Çalışma koşullarından dolayı aşırı yorgunluk ve çocuklara ayrılabilecek zamanın kısıtlı olması, çocuk bakımını annenin dışındaki büyükannenin üstlenmesi, evde bakıcının bulunması ve bunların çocuğu anne ve babayla paylaşmak istememeleri, çocuğun her işinin bu kişiler tarafından yapılıyor olması, çocukla paylaşımın az olması, çocuktan uzak yaşanılıyor olması, anne baba olmak için fiziksel ve ruhsal açıdan hazır bulunuşluk seviyesinde bulunulmaması, anne babanın aralarındaki problemlerle haşır neşir olmaları ve problem yumağında çocuğu yok saymaları, çok fazla çocuğa sahip olunduğu için gerekli ilgilinin gösterilmemesi gibi daha bir çok nedenler sayılabilir.

ÇOCUĞUN KİŞİLİK GELİŞİMİNE ETKİLERİ

Anne babanın ilgisini çekmeye çalışıp saldırgan ve suça yönelik davranışlar gösterirler. Çocuğun tek amacı dikkat çekmek ve varlığını ispatlamaktır. Bütün enerjisini bu tarz davranışlara harcar.Yaşı büyüdükçe anne babadan uzaklaşıp ,onlara karşı kin gütmeye meyilli olacaktır.

GEVŞEK ANA BABA TUTUMU ( ÇOCUK MERKEZCİ AİLE)

Çocuk merkezci aileye genellikle orta yaşın üzerinde çocuk sahibi olan ailelerde ya da çocuğun kalabalık yetişkinler grubu içinde yetişen tek çocuk olması halinde sıklıkla rastlanır. Böyle bir ortamda çocuk, ailede insiyatif sahibi tek kişidir ve onun isteklerine diğer aile bireyleri kayıtsız şartsız uyarlar. Çocuğun dengesiz bir ortam içinde abartılmış bir sevgi gösterisi içinde büyüyor olması, onun doyumsuz bir birey olmasına zemin hazırlar. Böyle yetişen bireyler her isteğinin yerine getirileceğini zanneder ve okul kurumundaki kurallar karşısında hayal kırıklığına uğrarlar ve kolay kolay uyum sağlayamazlar. Çocuğun aşırı hareket ve davranış serbestliği vardır. Çocuğun neyi yapması veya neyi yapmaması konusunda bilgi verilmez. Çocuğa hiçbir zaman kesin kurlar belirtilmez. Aile içinde çocuğa sayısız haklar tanınmıştır. Ancak çocuğun nerede duracağı kesinlikle belirlenmemiştir. Kuralları uygulama ve denetleme düzensizdir.

ÇOCUĞUN KİŞİLİK GELİŞİMİNE ETKİLERİ

Bu tür ailelerde yetişen çocukların genel özellikleri bencil, sorumsuz, çabuk kızan, darılan, kırılgan, her dediğinin anında olmasını isteyen, sabırsız, şımarık, zor sosyalleşen antisosyal davranış özellikleri gösterebilirler. Ayrıca kendilerini olduklarından daha fazla değer verirler. Gururlu, kibirli, kendini beğenen bir kişilik özelliği sergileyebilirler. Başkaları üzerinde etkili ve kuvvetli olduklarından emindirler. Ailenin ilgisini çekmek için bazen çok çılgın davranışlarda bulunabilirler. Ben merkezci bir kişilik geliştirirler.

BASKICI, OTORİTER, KATI, SIKI ANNE-BABA TUTUMU

Otoriter ana-baba çocuğunu belki sevmektedir ancak sevgisini, çocuk istenilen şekilde davrandıkça gösterir. Yani sevgiyi istenen davranışların belirip gelişmesi için bir pekiştireç olarak kullanır. Çocuğunu, kendi ideallerinde yaşattığı kalıplara uygun küçük bir yetişkin yapma çabasında olan anne-babalar katı, baskıcı ve hoşgörüsüz bir tutum içinde olurlar. Evde askeri bir sistem hakim olup çocuğun kendisini yaşaması engellenir. Çocuğun bütün davranışları sıkı bir kontrol altındadır,her türlü davranışına müdahale edilip eleştirilir. Çocuğun duygu ve düşüncelerine önem ve değer verilmez. Çocuk kendi istekleri ve ailenin kuralları arasında sıkışıp kalmıştır. Anne ve babalar çocuklarını sürekli eleştirip cezalandırırlar, çocuklar ise zor durumla karşılaştıkları zaman hemen ağlayarak tepkilerini dışa vururlar.

ÇOCUĞUN KİŞİLİK GELİŞİMİNE ETKİLERİ

Anne ve banının çocuğu sürekli eleştiriyor olması çocuğu çekingen yapar. Çocuk duygularına ve isteklerine önem verilmediğini görerek, bunları içinde tutmaya çalışır. Duygu ve düşüncelerini içine atarak bastırır. Çocuk attığı her adımda yanlış yapma korkusu içindedir.

Duygularına ve isteklerine önem verilmediğini görerek, bunları içinde tutmaya çalışır Çocuk, hassas, kırılgan, hastalıklı bir kişilik yapısına yatkındır. Aşağılık duygusu gelişmiş, kendine güvensiz, pasif, zorluklar karşısında teslimiyetçi bir yapıdadır. Kendini ifade etmede zorlanır.

DENGESİZ KARARSIZ VE TUTARSIZ ANA-BABA TUTUMU

Ana-babanın dengesiz ve kararsız olması, çocuğun eğitim ve gelişimini olumsuz açıdan etkiler. Bu dengesizlik ve tutarsızlık, ana-baba arasındaki görüş ayrılığından olduğu gibi anne-babanın gösterdikleri değişken davranış biçiminde de görülebilir. Anne-babanın çocuğun yanında "çocuk konusunda" birbirlerini eleştirmeleri, birinin olumlu yaklaşmasına, diğerinin olumsuz tutum ya da taraflardan birinin çocuk kayırması çok sıklıkla rastlanılan eğitim yanlışlıklarındandır.

Çocuklar çok iyi gözlemcidir. En iyi gözlemledikleri kişilerse anne babalarıdır. Etkili gözlemleri sonucunda çocuk anneyi ve babayı nasıl kullanabileceğini, onlardan nasıl yararlanabileceğini çok çabuk öğrenir.

Çocuğun belli bir davranışı kimi zaman hoş görülmesi kimi zamanda aynı davranış yüzünden ceza alması çocukta cezanın anlamı ve suçun niteliği hakkında kuşkular uyanmasına neden olur. Anne baba mutlaka aynı eğitim görüşüne sahip olmalıdır. Baba çocuğa bir suç işlemesi sonucunda ceza verdiğinde anne çocuğu kucaklayıp sevmemelidir. Aldığı cezanın niteliği, hangi davranışın sonunda aldığı, çocuğa açıklanmalıdır ki çocuk bir daha aynı davranışı tekrarlamasın.

ÇOCUĞUN KİŞİLİK GELİŞİMİNE ETKİLERİ

Böyle bir aile ortamında yetişen çocuk, hangi davranışın nerede ve ne zaman yapılacağını kestiremez. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemez. Çocuk kendini kanıtlamak ve dikkatleri üzerine çekmek için sinirli, ürkek yumuşak huylu, ılımlı, söz dinleyen bir çocuk olma yada kendi benliğini ve bağımsızlığını göstermek için kavgacı, asabi, çabuk kırılıp öfkelenen, tepkisel bir kişilik yapısı geliştirebilir. Dengesiz, tutarsız ve karasız anne baba tutumu çocuğun kişilik gelişimini baltalar. Çünkü çocuk her zaman “Neyi, nerede, ne zaman ve nasıl yapmalıyım?” sorularıyla o kadar meşgul olur ki o yapmaya kalkana kadar başkaları çoktan eyleme geçmiş olur. Çocuk kendi kişilik gelişimini sağlamak için oldukça uzun zaman ve emek harcar.

ABARTILMIŞ SEVGİ VE AŞIRI KORUYUCU ANNE BABA TUTUMU

Ana-babanın aşırı korumaları, çocuğa gerektiğinden fazla kontrol ve özen göstermesi anlamına gelir. Aşırı istenilen, geç kavuşulan, tek çocuk, ilk çocuk, tek erkek veya kız çocuk en küçük çocuk, en geniş sülalenin tek erkek çocuğu gibi çocuklar genellikle abartılmış sevginin odak noktası olurlar. El bebek gül bebek büyütülürler, kucaktan yere indirilmezler genellikle bu tür çocuklar erken konuşup geç yürürler.

ÇOCUĞUN KİŞİLİK GELİŞİMİNE ETKİLERİ

Aşırı koruyucu ve sevgi ile büyütülen çocuklar hayata ve sosyal yaşama gereğince hazırlanamazlar. Hayattan edinmeleri gereken deneyimleri edinmeden hayatla karşı karşıya kaldıklarında uyum sağlamakta gülcük çekmektedirler. Daima dikkat çekmeye ve etrafındaki kişileri kendi emri altında tutup, hizmet ettirmeye çalışır. Çok zayıf bir sosyal uyumu vardır. Çocuk kendini topluma kabul ettirmek için zaman zaman isyankar davranışlar sergileyebilir. Çocuk ailesine olan bağımlılığını dış çevreye de genelleyebilir.Onu himayesi altına alabilecek herkese karşı bağımlı olmaya başlar.

KABUL EDİCİ, GÜVEN VERİCİ, HOŞGÖRÜLÜ VE DEMOKRATİK ANA-BABA TUTUMLARI

Anne babanın çocuğu kabulü, sevgi ve sevecenlikle ele alması, çocukla ilgilenmesi şeklinde davranışa yansımaktadır. Kabul eden anne baba çocuğun ilgilerini göz önünde tutarak onun yeteneklerini geliştirecek ortamı çocuk için hazırlar. Kabul gören çocuk genellikle sosyalleşmiş işbirliğine hazır arkadaş canlısı, duygusal ve sosyal açıdan dengeli ve mutlu bir bireydir. Anne baba birbirlerine ve çocuklarına karşı olan duygularında net ve açıktır. Aile içinde güven ve şeffaflık vardır. Aile huzurludur. Problemlerle nasıl baş edebileceklerini birlikte araştırırlar. Bu ortamda yetişen çocuğa kişilik özelliği olarak aynen yansır. Ana babaların çocuklarına karşı hoşgörülü sahibi olmaları, çocuklarını desteklemeleri, bazı kısıtlamaların dışında çocuğun istek ve arzularını yerine getirmeleri anlamına gelmektedir.

Her çocuk kabul edilmek ve yaptığı davranışın sonucunda onaylanmak ister. Onaylandıkça daha fazla başarmak ve övünmek ister. Anne baba tarafından onaylanır. Aile çocuk için iyi bir rehberdir. Çocuğa yol gösterir. Ama alacağı kararlarda serbest bırakılır. Bir çok alternatif sunularak tercih çocuğa aittir. Çocuğun aile içi ve dışında uyacağı kuralların sınırları bellidir. Aile içerisinde eşit bir ilişki vardır. Aile fertleri iletişimde birbirlerin duygusal ve düşünsel anlamda açıktırlar.

Aile içinde herkesin değeri eşittir, kendine ait bir saygı ve özgüven vardır. Aile içi şiddet ve duygusal yaptırım yerine ikna etme düşüncesi hakimdir. Aile her şeyden önce iyi bir rehberdir. Çocuğa yol gösterebilir ama alacağı karlar konusunda çocuk serbest bırakılır aynı zamanda çocuğa birçok alternatif sunulur. Seçim sadece çocuğa aittir. Seçimin sonucuna katlanması da çocuğundur. Böylelikle çocuğa nasıl karar vereceği aldığı karalar sonucuna da nasıl katlanacağı öğretilir. Böyle bir ailede evde ve toplumda kabul edilen ve edilmeyen davranışların sınırları bellidir. Çocuk neyi nerede yapacağını veya yapmayacağını bilir. Ev ve toplum kuralları, çocuğa anlatılır. Anne ve baba iyi bir modeldir. Çocuklarında görmek istemedikleri davranışları kendileri de yapmazlar. Çocuk sınırlar için de özgürdür. Sözü dinlenir, yetişkinler tarafından kendisine değer verildiği ve önemsendiğini çocuk hisseder. Kendine ait bir saygı ve özgüven geliştirir.

KABUL EDİCİ, GÜVEN VERİCİ, HOŞGÖRÜLÜ VE DEMOKRATİK ANA-BABA TUTUMLARININ

ÇOCUĞUN KİŞİLİK GELİŞİMİNE ETKİLERİ

Kendine güvenen ve saygılı, sınırlarını bilen, yaratıcı, aktif, girişken, etkin, atılgan, sorumluluk duygusu gelişmiş, farklı fikirlere saygılı, kendi düşüncesini ve duygularının sonuna kadar savunabilen, kendisi ile barışık kendini ve başkalarını sevebilen, hoşgörülü, toplumsal ilişkilerde yaratıcı, özgüveni yüksek, açık fikirli ve bağımsızlığına ve özgürlüğüne düşkün kişilik özelliklerin sahip olurlar.

Bilinçli anne-baba olmak için düşünmeden yaptığımız davranışları söylediğimiz sözleri gözden geçirerek ne gibi tepkiler uyandırabileceği üzerinde düşünülmeli ve ilişkilerin sağlıklı olabilmesine dikkat edilmelidir. Sevgi, tek başına çocuğun gelişiminde yeterli değildir. Sevgi, disiplin eşliğinde verildiğinde çocukta özgüven kazandırır. Çocuk, ana-babanın rehberliğinde bir disiplin çerçevesinde kendi benliğini geliştirecek, sosyal becerileri öğrenerek, kendine güven duyan bağımsız düşünebilen, sorumluluk alan mutlu,başarılı bir birey olma yolunda ilerleyecektir...

KAYNAKÇA

1- Yavuzer, Haluk, Çocuk Psikolojisi, Remzi Kitapevi, İstanbul, 14. Basım, 2008

2- Yavuzer, Haluk, Çocuk Eğitimi El Kitabı, Remzi Kitapevi, İstanbul, 7 Basım, 2007

3- Yörükoğlu, Atalay, Çocuk Ruh Sağlığı, Özgür Yayınları, İstanbul, 2008

OKULA BAŞLIYORUM



Sizce, sıkıntılı bir dönem mi başlıyor? Siz, çocuğunuzun kreşe başlaması fikrine kendinizi hazırladınız mı? Ailenin , “çocuğun kreşe başlaması” fikrine isteyerek karar vermesi, çocuğun kreşe uyum sürecini kolaylaştırmaktadır. Eğer kendimiz bu fikre hazırsak, şimdi çocuklarımızın bu fikre alışmasını kolaylaştırmak için neler yapmalıyız? Hadi başlayalım…


Kreşe başlama, çocuğun anne ya da bakıcıdan ayrılıp, sosyalleşmenin temellerinin atıldığı bir dönemdir. Bu dönemde çocuk, artık bireysel olmayacağı, toplumun bir parçası olacağı gerçeğini kabullenmeye başlar. Bu dönemin çocuğun hayatında oluşturacağı etkiyi mutlu bir yöne çevirmek kreş ve ailenin birlikte hareket etmesi ile kolaylaşır. Kreşe uyum süreci böylece korku ve kaygı verici bir durum olmanın ötesinde, kreşte öğreneceği yeni bilgiler çocuğa ve aileye büyük keyif verecektedir.

ÇOCUKLAR KREŞE BAŞLARKEN NEDEN PROBLEM YAŞAR?

L Annenin çocukla ilgilenen kişi/kişilerin) aşırı korumacı tutumu, çocuğu anneye karşı bağımlı yapar. Bu da çocukların kreşe uyum sağlamasını güçleştirir. Çocuğun her ihtiyacını karşılayan, ona kendi kendine giyinmesine-yemek yemesine fırsat vermeyen ailelerin çocuklara kreşe uyum sağlamada problem yaşamaktadır. Çocuklar, annelerine olan bağımlılıklarından ancak 3 yaşından sonra kurtulabilirler.

L Yeni bir kardeşin aileye katılması; Çocuk, ailesinin kardeşi ile daha çok vakit geçirmek için kendisinin kreşe yollandığı hissine kapılır. Bu yüzden çocuğa kardeşi daha doğmadan “artık büyüdüğü için” yeni bilgiler öğrenip oyunlar oynayacağı kreşe başlamayı hak ettiği söylenebilir.

L Evdeki bir huzursuzluk durumu, Çocuğun kendini güvende hissetmemesi kreşe uyumu güçleştirir.

L Kreş hakkındaki olumsuz bir tecrübe. Eğer çocuğunuz daha önce kreşe ya da çocukların olduğu bir yerde kısa bir süreliğine de olsa kendini yalnız hissetmişse bu çocuğunuz için kaygı duyacağı bir durumdur. Kreşte de ailesi tarafından yalnız bırakıldığı hissine kapılır. “Arkadaşlarıyla oyun oynayacağı yer” ona “yalnız bırakıldığı yer”i çağrıştırır

ADIM ADIM KREŞE BAŞLAMA…

J Çocuğun anlayacağı sadelikte konuşun.

Çocuğunuzun dünyasında henüz ‘kreş’ fikri şekillenmemiştir. Duyduğu her yeni sözcük gibi ‘kreş’ kelimesi de fazla bir anlam taşımamaktadır. Çocuğun zihninde ‘kreş’ kelimesi, ‘anne-babadan ya da bakıcıdan ayrılma’ yerine, ’ eğlence, oyun ve yeni şeyler öğrenme, yeni arkadaşlar tanıma’ olarak şekillenmelidir.

Kreş hakkında ön bilgi de verebilirsiniz; ancak çocuğun ilgisi doğrultusunda abartılmış doğru olmayan bilgi vermek, çocuğun kreşe başladıktan sonra hayal kırıklığına uğramasına sebep olacağından, kaçınılmalıdır.

J Çocuğunuza artık okula başlayacak kadar büyüdüğünü söyleyin.

Bilgilendirmenin yanı sıra çocuğu anaokuluna motive etmek de önemlidir. Çocuğun artık yeni bilgiler öğrenebilecek kadar büyüdüğünü, artık yaşıtları gibi kreşe gitmeyi hak ettiğini söyleyin. Çocuk kreşi “gönderilen bir yer” değil de “gitmeyi hak edilen bir yer” olarak görsün. Kreşin sadece çocukların olduğu bir yer olduğu, anne babalar nasıl işe gidiyorsa, çocukların da kreşe gittiği söylenmelidir.

J Aşamalı olarak kreşe alıştırın. Kreşin ilk günü çocuğunuzun keyif alacağına inandığınız bir etkinliğe katılmasını sağlayın. Sınıf öğretmeni ile görüşüp, kreşe başlamak için hangi etkinlik saatinin(resim, serbest oyun,kitap okuma…vb.) uygun olacağını kararlaştırın. İlk gün sadece bir etkinliğe; 2. gün, iki etkinliğe; 3. gün, kahvaltıdan öğle yemeğine;4. gün, kahvaltıdan öğle uykusundan sonraya;5. gün, kahvaltıdan ikindi kahvaltısının sonuna kadar kreşte kalmasını sağlayın. “Aşamalı alıştırma”, her yaş grubu için geçerli bir uygulamadır. Çocuğun kreşe alışması ortalama olarak bir ay sürmektedir.

J Onu alacağınız zamanı doğru olarak söyleyin. Çocuğun ilk kreş tecrübesinin hayal kırıklığı ile sonuçlanmaması için, çocuğunuza karşı kararlı ve dürüst olun. Onu kreşten alacağınız zamanı onun anlayacağı şekilde açıklayın (uyumadan ya da uykudan sonraki kahvaltıyı yapınca seni alacağım…vb).

J Çocuğun kreşe gitmesi konusunda tüm aile bireyleri hemfikir olmalıdır. Çocuğun kreşe gitmeyi reddetmesi durumunda anneanne ve babaannenin çocuğa bakması sağlanıyorsa; çocuk kreşe gitmek istemediğinde nasıl olsa birinin ona bakacağını düşünür. Eğer yaptığı bu hareketi bir kere pekiştirseniz, bu ona güç verir ve kreşe gitmek istemediğinde bu taktiği kullanır.

J Çocuğunuz kreşi canı istemediği zaman gitmeyeceği bir yer olarak görmesin! Eğer çocuğunuz türlü bahanelerle (herhangi bir yerin ağrıması, midesinin bulanması..vb) kreşe gitmek istemiyorsa ona başka seçenek sunmayın. Kreşe gitmesi konusunda kararlı oluğunuzu ona belli edin.

Çocuğunuzu herhangi bir sebepten dolayı kreşe göndermiyorsanız, kreşe her gün gitmesi gerektiği, ancak o gün kreşin “tatil” olduğu, bu yüzden anneannede/babaannede kalması gerektiğini söyleyin. (Bazen tatlı yalanlar hayat kurtarır! J).

J Ayrılık süresini kısa tutun. Çocuğunuzu kreşe getirdiğinizde, onu alacağınız zamanı doğru olarak söyleyin ve kararlı bir şekilde artık işe gitmenizin gerektiğini söyleyin. Onu sarılıp öpün ancak, vedalaşma süresini asla uzatmayın. Sizin için de biraz zor olsa da, çocuğunuzu kreş görevlisine teslim ettikten sonra elinizi sallayıp arkanıza bakmadan yolunuza devam edin. Çocuğunuz, bu konudaki kararlılığınızı öğrensin…

J Kreş kuralları hakkında bilgilenmesini sağlayın. Bazı çocuklar, kreşin birçok kuralların olduğu, sıkıcı bir yer olduğunuz düşünürler. Evinde, belki de oyuncağını hiç kimse ile paylaşmamış bir çocuk için kreş çok çetindir (özellikle benmerkezciliğin görüldüğü 2-3 yaş döneminde)! Paylaşmak, sınıf kurallarından bir tanesidir. Sınıf kurallarını öğretmenlerden öğrenip, siz de çocuğunuzun bu kurallara uymasını destekleyiniz. Bu kurallara neden uymamız gerektiğini siz de anlayacağı bir dille açıklayın.

EĞER ÇOCUĞUNUZ KREŞE GİTMEYİ REDDEDİYORSA…

< Çocuğunuzun neden kreşe gitmek istemediğini sorun. Kreşe gitmek istememesinin sizce geçerli bir nedeni varsa, kreş personeli-aile işbirliği ile bu sorunun ortadan kaldırılması/en aza indirilmesini sağlayın.

< Kreşe gelene kadar sorun yaşıyor ya da kreş kapısının önünde çocuğunuz içeri girmek istemiyor ve sizin gitmenize izin vermiyorsa, okula bağımlı olmadığı ebeveyni tarafından getirilmesini sağlayın.

< Bazı çocukların ilk haftalarda sorunsuz gittiği kreş, bir süre sonra ilgi çekiciliğini kaybeder. Kreşe gelmemek için türlü bahaneler uydurur. Bazı çocuklar ise ilk günlerde daha kreşe gelmek istemez ağlayarak tepki gösterirler. (Genellikle çocuklar kreş ya da anaokuluna gelene kadar ağlayıp, gitmek istemeyip kapıdan içeri girdikleri andan itibaren her şeyi unuturlar. Ama sizin aklınız hep çocuğunuzla ayrıldığınız zamanki ağlamasındadır...)

SİZE DÜŞEN GÖREVLER:

CÇocuklarınız sizin sözel olmayan duygularınızı anlamada yetenekli olduklarının unutmayın! Çocuğunuzun kreşe emin, rahat ve güvende olarak başlaması ve mutlu olması için siz de bu konuda emin ve kararlı olun. Kreşle ilgili olumsuz düşüncelerinizi, kaygılarınızı çocuğunuzun yanında konuşmayın. Endişelerinizi, kreş personeli ile konuşarak ortadan kaldırmaya çalışın.

CKreşe başladıktan sonra çocuğunuzda olabilecek tüm değişimlere karşı iyi bir gözlemci olun. Eğer problem olduğunu düşündüğünüz bir sorun varsa, kreşteki personelden (kreş müdürü/eğitim uzmanı / sınıf öğretmeni, sınıf annesinden ) problemin çözülmesine yönelik destek alın, birlikte hareket edin.

CÇocuğunuzun ilgileri ve varsa özel durumu hakkında kreş personeline bilgi verin.

CÇocuğunuzun bu ilk “ayrılık” ya da ilk “okul “ tecrübesinin rahat geçmesi, kreşin olduğu kadar sizin de elinizde